Ölüm

Ölüm,acı bir olay ancak her canlı için kaçınılmaz bir sondur.Çok üzücü bir olay olsa da halk arasındaki birlik,beraberlik ve dayanışma duygularının yoğun olarak yaşanması dikkatleri çeker.

Öyle ki,iletişim ve ulaşım araçlarının olmadığı yada yetersiz olduğu yıllarda dahi cenaze ilanının hızlı ve seri bir şekilde yapıldığı bilinmektedir. Cenaze ilanı genel olarak,civar köylere ve cenaze yakınlarının bulunduğu yerleşim yerlerine yeterli sayıda kişiler gönderilerek gerçekleştirilmektedir.

Ölü evinden yükselen ağıt sesleri ölüm olayının duyurulmasının en doğal yoludur. Bu ağlamaları duyan komşular ölü evine toplanarak,ölü yakınlarının acılarına ortak olmaya,onları avutmaya ve ilk hazırlıklara yardımcı olmaya çalışırlar.

Tespit edilen kişiler,eşe-dosta ölüm haberini verirler. İmamın sala vermesiyle tüm köye ölüm olayı duyurulmuş olur.

Ölüm döşeğinde yatan hasta,hızlı hızlı soluk alıp vermeye başlayınca,çevresinde toplanan insanlar ölüm anının yaklaştığına inanırlar. Hastanın,ruhunu Azrail’e kolayca teslim edebilmesi için eline ve ayak tırnaklarına kına yakılır,zemzem içirilir,ayak ucuna kimse oturtulmaz.

Hastanın ruhunu teslim etmesiyle birlikte yanında bulunan insanlar tarafından gözleri kapatılır,çenesi bağlanır,başı kıbleye çevrilir,ayakları yan yana getirilir,elleri yan yana ya da göbek üstüne konur,üzeri çıkarılır,kalabalığın yanından alınarak başka bir odaya götürülür,karnına bıçak,demir,makas vb. konur,bulunduğu odanın pencereleri açılır,içeri aydınlatılır,baş ucunda Kuran-ı Kerim okunur.

Yapılan bu adetlerin hemen hepsinin bir sebebi vardır.Mesela: Ölünün gözünün kapatılmasının sebebi, “gözüne toprak kaçmasın”, “gözü dünyada kalmasın”, “korkunç görünmesin”.

Çenesinin bağlanmasının sebebi, “yıkanırken ağzına su kaçmasın”, “ağzına toprak dolmasın”, “korkunç görünmesin”.

Üzerine ağırlık konmasının sebebi, “ölünün şişmemesi”, “şeytanın yanına yaklaşmaması”.

Odanın havalandırılmasının sebebi, “cesedin kokmaması”, “Azrail’in dışarı çıkması ve meleklerin içeri girmesi”gibi. Ölünün Gömülmeye Hazırlanması

Bu hazırlık üç safhadan oluşmaktadır. Bunlar: Yıkama, Kefenleme ve Cenaze namazıdır.

Ölen bir kişi hızlı bir şekilde gömülmeye hazırlanır.Kişi,sabahleyin yada geceleyin öldüyse öğle namazına ,öğlen öldüyse ikindi namazına yetiştirilir. Kişi ilkindi namazından sonra öldüyse ertesi sabahı bekletilir.Kimi zamanda,cenazenin dışarıda bulunan yakınlarının gelmesi için de bekletildiği görülür.

Ölen kişi, “kokmasın”, “korkmasın”, “şişmesin”, “çilesi sürmesin”, “biran önce toprağa kavuşsun” diye hızlı bir şekilde gömülmeye hazırlanır.

Cenazenin Yıkanması

Cenaze, “ölü yıkayıcısı” ya da “hocalar” tarafından yıkanır.Cenaze yıkanırken,yıkayıcıya yardım eden iki kişi ve cenaze yakınları ile komşuları bulunur.Kadınları kadın,erkekleri de erkek yıkayıcılar yur.

Cenaze genel olarak herkesin kendi evinde ve ehil olan bu kişiler tarafından yıkanır.Cenaze evine köyün ortak malı olan teneşir ve tabut getirilir. Bu malzemeler köyün camisinde bulunmaktadır.

Cenazeyi yıkamak için gerekli olan malzemeler şunlardır: Sabun,kazan, kulplu tas, leğen, kova, ibrik, teneşir tahtası, lif, kese, havlu, önlük, eldiven, takunya, kuruluk, tülbent, yazma, gülsuyu.

Cenaze yıkanırken değişik kokular yakılıp tütsülenir.Cesede ve kefene, gülsuyu, gülyağı, kadınlar için kına, esans, zemzem suyu, çörek otu, karanfil gibi güzel kokular sürülür.

Cenazenin Kefenlenmesi

Yıkama işlemi bitince ölü, kefenlenir. Kefenleme işlemi İslam geleneğine göre yapılır. Kefenlik bezin rengi beyazdır.Erkek kefeni üç parça, kadın kefeni ise beş parça bezden hazırlanır.Bezin üzerine kokular sürülerek ceset içine konur.Daha sonra kefenlenen ceset tabut içersine konularak cenaze namazının kılınacağı yere götürülmeye hazır hale getirilir.

Burada dikkatimizi çeken bir adet, halk arasında kişinin sağlığında kefenini alıp bir köşeye saklaması veya bunun için bir miktar para ayırmasıdır. Bunun sebebi olarak da insanların hiç kimseye muhtaç olmadan ölmek istemelerinin büyük bir etkisi vardır.İnsanların çoğunun “altıma-üstüme harcansın” diye bir köşede sakladıkları bir miktar paraları bulunmaktadır.

Cenaze Namazı

Tabut içine konan cenaze, namazın kılınacağı yere götürülmeden önce, ölü evinin avlusunda bekletilir.Bir süre sonra imam, tabutun önüne geçerek etraftaki insanlardan, merhuma haklarını helal etmelerini ve ruhu için Fatiha okumalarını ister. Daha sonra tabut omuzlarda camiye götürülerek musalla taşının üstüne konur.

Cenaze namazı dört tekbirden meydana gelir ve genellikle ölü için dualar edilir.

Namaz bittikten sonra, imam orada toplananlara “Ey cemaat, merhumu veya merhumeyi nasıl bilirdiniz?” diye sorar. Cemaat da “iyi biliriz, Allah rahmet eylesin” diye cevap verirler.Daha sonra imam üç defa “hakkınızı helal edin” der ve cemaat da “helal olsun” der.

Daha sonra tabut omuzlar üzerinde camiden alınarak, köy mezarlığına götürülür. Ölünün cinsiyetini belirtmek için tabutun üzerine yemeni veya ceket konur.

Cenazenin Gömülmesi

Cenazenin gömüleceği mezar köylüler tarafından imece usulü ile kazılır.Günümüzde ise bu işe yardımı dokunan herkese bir miktar para verilir.Parayı kabul etmeyen insanlardan ise haklarını helal etmeleri istenir.

Ölü, mezara kıble doğrultusunda konur. Sağ tarafı üzerine kıbleye doğru döndürülür.Ölüyü mezara koyanlar “Allahu Tealanın ismiyle ve Resulullahın milleti üzerine seni defnediyoruz” derler.

Cenazeyi mezara, cenazenin yakınları indirirler. Daha sonra cenazenin üzerine toprak atılarak, gömülme işlemi sona erer. Daha sonra imam ve cemaat oldukları yere oturarak, Yasin, Tebareke, İhlas (on bir kez), Muavvizeteyn ve Fatiha sureleri okuyarak ölünün ruhuna armağan edilir. Mezarın üzerine bir kova su dökülür.

Duadan sonra, imam mezarın baş tarafına oturarak ölenin, sorgucu meleklere vereceği cevapları kolaylaştırmak amacı ile bir takım sözler söyler buna “Tövbel Talkın” adı verilir.

Ölen kişinin, sağlığında ayırdığı bir miktar para varsa, bu para “ölünün altı üstü” adı ile fidye olarak fakirlere dağıtılır.

Cenazenin defin edilmesinden sonra, topluca cenaze evine gelinir ve taziye yapılır. Komşular tarafından cenaze evine üç gün boyunca yemek getirilir. Mezardan gelen topluluk bu yemeklerden yer ve ölünün ruhuna dualar edilerek, Kuran okunarak oradan ayrılır. Topluluk cenaze evinden ayrılırken, cenaze yakınlarına baş sağlığı dilerler ve avutucu sözler söylerler. En yaygın avutucu sözler ise şunlardır:

“Başımız sağ olsun yada başınız sağ olsun”.
“Allah başka acı vermesin”.
“Allah size uzun ömür versin”.
“Allah sabır versin”.
“Allah evlatlarınıza uzun ömürler versin”.
“Allah iman, Kuran nasip etsin”.
“Allah taksiratını affetsin”.
“Mekanı cennet olsun”.
“Allah gani gani rahmet eylesin”.

Bunların dışında:
“Ölenle ölünmez”.
“Ölüm herkesin başında”.
“Bugün sana yarın bana”.
Gibi avutucu sözler söylenir.

Baş sağlığına gelen eş-dost, lokum, gül suyu gibi hediyelerle gelirler. Kısa bir süre oturduktan sonra baş sağlığı dileyip cenaze evinden ayrılırlar.

Ölünün gömülmesinden sonra Cuma günü mevlit okutulur. Camide “ölü helvası” dağıtılır.

Ölünün kırkıncı günü “kırk yemeği” verilir. Mevlit okutulur, hatim indirilir, yasin-i şerif okunur.

Yine bazı gecelerde, yatsı namazı öncesi camide mevlit okutulur ve cami avlusunda tandır çöreği ve hoşaf dağıtılır. Bu adet günümüzde tamamen unutulmuştur.

Daha sonraki yıllarda, bayramlarda, düğünlerde de ölen kişinin geride kalanları tarafından mevlit okutulduğu görülür. Bayramlarda arife günü ikindi namazından sonra kabir ziyaretleri yapılır, yasin-i şerif ve fatiha sureleri okunarak ölen kişinin ruhuna hediye edilir.

Kadın Cenazelerinde Görülen Uygulamalar

Derbent köyünde elli beş yaşının üstünde olan her kadın, her an için ölüme hazırlıklı olur. Bunun içinde tandırlığının veya evinin herhangi bir yerinde çörek otu adı verilen bitki saklar. Kişinin ölmesiyle birlikte bu ot şeytan yaklaşmasın diye kefene saçılır. Yine kefene kına saçıldığı da görülür.

Cenaze evinde toplanan kadınlara bu oy ve kına dağıtılır. Dağıtılan bu kına ve ota, kadınlar üç defa “Gulhü” ve “Fatiha” suresi okurlar. Okunan bu ot ve kına toplanarak cenaze kefenlenirken cesede ve kefene saçılır.

Yine yaşlı kadınların bir çoğunun boynunda bulunan, genel olarak hacdan getirilen “hakık” adı verilen bir tür kolye bulunur. Kadının ölmesiyle birlikte bu kolye kopartılarak, yakın akrabalara, taşlarından üçer tane dağıtılır. Bunda daha çok hatıra olması için dağıtıldığı görülür.

Kadının küpe, yüzük gibi takıları ise, kadın tarafından vasiyet edilmedi ise bozdurularak kadının altına-üstüne harcanır. Vasiyet edildi ise bu takılar sahibine verilir.

Yine vefat eden kadının sandığı evde toplanan yaşlı bir kadın tarafından açılır. Sandığın içinde yer alan basma, namazla, yemeni, çorap gibi eşyalardan bir kısmı cenaze yakınlarına hatıra olsun diye verilir. Diğerleri ise ihtiyaç sahiplerine hayır olsun diye dağıtılır.

Deyişetler

Ocakta yanan çıngı değil mi?
Beni böyle eden yangı değil mi?
Söyleyin ha dostlar söyleyin,
Ölüm ayrılığın dengi değil mi?

Gökte yıldız sayamadım.
Çiğ yumurta soyamadım.
Analar tatlı olur dostlar,
Ben anama doyamadım.

Ak kilim kara kilim.
Ağzımda kurudu dilim.
Kara haberini duyunca,
Yedi yerden kırıldı belim.

Evimizin önü iğde,
İğdenin dalları yerde,
Ne kötü kadermiş anam,
Hepimiz ayrı ayrı yerde.

Dağlar dağladı beni
Görenler ağladı beni
Bir ayrılık, birde ölüm
Verem eyledi beni

Kara çadır kuramadım.
Direğini vuramadım.
Şu yalan dünyanın anam,
Vefasına eremedim.

Heceler hecelerde bizim heceler.
Yüksekte sala verir hocalar.
Söyleyin hakkını helal etsin,
Salacadan tutan hocalar.

Arpa yoldum az kaldı,
Tel kırıldı saz kaldı
, Ağlama kömür gözlüm,
Kavuşmamıza az kaldı.

Gül dalına kuş konmuş.
Uyan yarim gün dönmüş.
Eller çayır çimende,
Bizim ev kışa dönmüş.